Bert Hellinger ile yapılan röportajının ikinci bölümü:
Tedavi yöntemleriniz, ağır hasta olan kişiler için de geçerli mi?
Evet, özellikle sorun veya hastalığın sistemik sonuçlardan kaynaklandığı veya en azından katkıda bulunan bir neden olduğu durumlarda.
Sistemik bir psikoterapiye en iyi yanıt veren belirtiler nelerdir?
Kanser gibi bazı hayatı çok tehdit edici hastalıkların da sistemik nedenleri olduğunu görebiliriz. Sistemik bağlam şunları gösterir, “Seni takip edeceğim.” Yani, kişi hasta ya da ölü olan başka bir aile üyesini hastalanarak ya da ölümü arayarak takip etmek ister. Ailesindeki bir kişiyi bu şekilde takip etme eğiliminde olan birini görüp onu tutmaya çalışan bir çocuk şöyle der ”Senin yerine ben gitsem daha iyi.” Bütün bunlar, benzer bir kaderi arayarak geçmişi telafi etme arzusuna eklenir. Bu temel dinamikleri bilmek, onları güçlerinden yoksun bırakmak suretiyle birçok ıstırabı ve acıyı hafifletmek mümkündür.
Diğer semptomlar, ebeveynlerden birine doğru kesintiye uğramış hareketle ilgilidir. Bu nedenle, örneğin, kalp ağrıları veya baş ağrıları, sıklıkla açığa vurulmamış bir sevgiyi ifade eder ve bir kişi, babasına veya annesine saygılı bir şekilde eğilmeyi reddettiğinde birçok kez sırt ağrıları gelişir.
Tekrarlayan kaza veya talihsizlik örüntülerine elverişli dinamikler olduğunu söylediniz. Bu gibi durumlarda bize dinamiklerden bahseder misiniz?
Ciddi hastalıklar, intiharlar veya intihar girişimleri veya kazalar, psikoterapide sıklıkla gördüğümüz şeylerden bazıları sevgi tarafından motive edilir - küçük bir çocuğun sevgisi. Küçük çocuklar sihirli bir inanç sistemine göre severler. Küçük bir çocuk için sevgi şu anlama gelir: "Nereye gidersen git, ben de seni takip ederim. Ne yaparsan yap, ben de yapacağım " veya "Seni o kadar çok seviyorum ki, her zaman seninle olmak istiyorum. " Bu şu demektir: "hastalığında seni takip edeceğim" ve "ölümünde seni takip edeceğim." Birisi bu şekilde sevdiğinde, doğal olarak ciddi şekilde hastalanmaya açıktır, savunmasızdır. Ama bu şekilde sevilen kişi nasıl hissetmelidir? Hastalığının veya ölümünün bir çocuğun hastalanmasına neden olduğunu görünce ne hissetmelidir? Nasıl hissetmelidir? Kötü, değil mi? Kesinlikle!
Aile dizimlerinde, ölenlerin, hastaların ve zor bir kaderi olanların henüz hayatta olanların iyiliğini istediklerini her zaman gözlemliyoruz. Bir ölüm veya talihsizlik yeterlidir. Ölüler, yaşayanlara karşı her zaman iyi hisler beslerler. Sadece çocuk değil, acı çeken ya da ölenler de sevgi doludur. Sistemik iyileşmenin başarılı olması için çocuğun vefat eden akrabasına duyduğu sevgiyi fark etmesi ve onun kaderini onurlandırması gerekir.
“Sevgisini fark edin ve kaderini onurlandırın" derken ne demek istediğinizi anlayamadım.
Bir çocuk öldüğünde, ailenin diğer üyeleri korkma eğilimindedir - bunun nedeni kısmen, belki de bilinçsizce, çocuğu takip etmek istemelerine neden olan sevgiyi hissederler. Korkularını kontrol altına almak için duygularını dondururlar. Çocuğa etkili bir şekilde kalplerini ve ruhlarını kapatırlar. Çocuk hakkında konuşabilirler ama duyguları kapalı bir şekilde ve çocuk çoktan ölmüş olsa da, ölümün aile sistemi üzerindeki örtüsü kalkmaz, duyguların örtüsü. Sevginin başarılı olması için çocuğun, tıpkı yaşıyormuş gibi aile içinde bir yeri olması gerekir. Ailenin hayatta kalan üyeleri çocuğa karşı duygularını ve yaslarını yaşamalıdır. Çocuğun bir resmini koyabilirler veya anısına bir ağaç dikebilirler. Ancak en önemlisi, hayatta kalanların olanları kendi hayatlarına dâhil etmeleri ve çocuğa olan sevgilerinin yaşamasına izin vermeleridir.
Pek çok insan ölüler gitmiş gibi davranıyor. Ama nereye gidebilirler? Evet, fiziksel olarak yoklar, ama yaşayanlar üzerindeki etkileri ile var olurlar. Ailede doğru yere konumlandırıldıklarında, ölen kişiler olumlu bir etkiye sahiptir. Aksi takdirde endişeye neden olurlar. Doğru yerde olduklarında ölmeleri gerekiyormuş gibi bir yanılsama yaratmak yerine, yaşayanları yaşam için desteklerler.
Bağımlılarla çalışırken gördüğünüz dinamikler nelerdir?
Bağımlılık olduğunda, örneğin alkolizmde, çok garip aile dizimlerimiz olur. Böyle bir ailede kadın, kocasını hor görür. Ve çocukların kocasını onurlandırmasını, onunla ve ailesiyle gitmesini istemez, “Ben iyiyim, o iyi değil” der. Ama sonra çocuklar anneden intikam alır, ona iyi olmadıklarını ve yanıldığını kanıtlarlar. Bunun için intikam alırlar
Sonuç olarak, bağımlılık sırasında aslında kadınlar tarafından değil, sadece erkekler tarafından bu konunun halledilmesi gereği ortaya çıkar. O halde uyuşturucu bağımlılarının terapistleri erkek olmalıdır. Ancak erkekleri onurlandıran kadınlar, “zavallı bağımlıya yardım ediyorum” duygusuna kapılmadan çalışabilen kadınlar yardımcı olabilir. O zaman adama bir çocukmuş gibi davranmazlar ve uyuşturucu bağımlısı bir erkek olmak zorunda kalır. Babasını onurlandırdığında bir erkek olur. Bu istikamette gidecek çok basit bir imge var. Bir dizimde babasını ve babasının arkasına büyükbabayı ve onun arkasına da büyük büyükbabayı yerleştiririm. Ve sonra bağımlı babasına yaslanır. Bu onun için erkeksi bir güçtür ve yardımcı olur.
Öte yandan, birçok bağımlı intihara meyillidir ve bu, aile bilincinin yönlendirdiği ailelerde bulduğunuz başka bir dinamiktir: Bir çocuk ölü bir kişiyi, örneğin anne ya da babayı takip etmek ister… Hastalanır, kazalara ya da intihara meyillidir. Bir çocuk babasının kendi babasının peşinden gitmek istediğini görür ve “Ben senin yerine yaparım, baba” der ve anoreksiya olur. “Yok olmayı tercih ederim.” Babasının ölmesini engellemek ister. Bu büyülü bir düşüncedir ve tamamen bilinçsizdir. Sadece aile diziminde gün ışığına çıkar, o zaman belirir ve aile içinde bir çözüm bulabilirsiniz.
Bir aile dizimini kaç kez tekrarlamanız gerekir?
Tekrar yok. Bir kez yapılır. Aile dizimi göstereceğini gösterir ve ardından bir iyileşme hareketi çalışmaya başlayabilir. Ama bu o kadar kolay değildir. Çünkü mesela bir çocuk babası yerine ölmek istiyorsa kendini masum ve harika hisseder, ama çözümü takip ediyorsa kendisini küçük ve çok özel bir şekilde suçlu hisseder… Bu yüzden bir çocuğun bu adımları atması için ruh içinde özel bir gelişime ihtiyacı var. Yani bir saati tamir eder gibi bir şifa veya çözüm getiremezsiniz. Ruhu desteklemeli ve danışan için aile kaynaklarını bulmalıyız.
Aile ruhuna dâhil olanların davranışlarını hangi yasalar yönetir?
Daha önce de söylediğim gibi, aile üyelerinin hepsi sanki ortak bir ruhu veya ortak bir vicdanı paylaşır ve hepsi ortak yüksek bir otoriteye bağlıymış gibi davranırlar. Hatta bu otoritenin belirli yasaları ve talepleri takip ettiği görülür.
Büyük sevgi
Burada gördüğümüz ilk fenomen, bir ailenin üyelerinin daha büyük ruhla veya ortak aile ruhuyla birbirine bağlı olmasıdır. Bu, annesi veya babası erken ölen bir çocuğun onları ölüme kadar takip etme özlemi duyduğu halde bile geçerlidir.
Ebeveynler veya büyükanne ve büyükbabalar bile ara sıra çocuklarını veya torunlarını ölüme kadar takip etmek isterler ve bu dinamiği eşler arasında da gözlemleyebiliriz. Biri ölürse diğeri genellikle yaşama arzusunu kaybeder.
Denge ve tazminat
Fark ettiğimiz ikinci fenomen ise nesiller arasında kazançları ve kayıpları dengeleme dürtüsü olduğudur. Bu, bir başkasının aleyhine kar elde eden birinin, onu telafi etmek için eşdeğer bir kayıpla karşılığını ödeyeceği anlamına gelir. Faydalananlar faillerse, torunları genellikle ödeme yapanlardır. Aile ruhu onları atalarının yerine, sıklıkla kimsenin haberi olmadan kullanır. Ve eğer önceki nesilden biri suçluysa, ama suçuyla yüzleşmediyse, o zaman sonraki nesilden biri bu suçun kefaretini üstlenecektir. Mesela kendini öldürecektir; örneğin bunu nazi katillerinde göreceğiz. İki veya üç nesil sonra bile birçok torun bu hatayı düzeltmek intihara meyilli olacaklardır.
Öncelik sırası
Diğer bir deyişle, aile ruhu, daha sonra gelenleri değil, daha önce gelenleri tercih eder. Bu üçüncü bir hareketi veya aile ruhunun doğal düzenini temsil eder. Daha sonra doğan biri, sisteme daha erken giren biri için ölmeye hazırdır, başka bir aile üyesinin ölümünü önlemek için kendi hayatını feda eder. Ya da sonraki nesilden bir aile üyesi, daha önce gelen birinin çözülmemiş suçu için kefaret ödüyor olabilir. Bir kız, babasının eski karısını temsil edebilir ve babasına çocuğundan çok bir eş gibi davranabilir. Böyle bir durumda annesinin rakibi olur. Babanın eski partneri haksızlığa uğramışsa, kız iki ebeveynine karşı o kadının hislerini devralabilir.
Bütünlük
Aile ruhunun dördüncü düzeni, ailenin bütünlüğüne bağlıdır ve her aile üyesinin ait olma hakkına sahip olmasını talep eder. Daha sonra aile üyeleri, dışlanmış veya unutulmuş eski üyeleri temsil eder, böylece ait olma haklarını onurlandırır ve onlara bir yer açarak aileye iade eder.
Bir üye dışlandığında veya unutulduğunda, bu tür bir vicdan veya ruh, önceki kişiyi geri almak için sonraki nesilden birini seçer. Ve bu kişi daha sonra, öncekinin hayatını canlandırır.
Bu, aile ruhunun bazı hareketlerinin ve onun altında yatan düzenin sadece kısa bir özetidir. Kitaplarım "Sevginin Saklı Simetrisi" ve "Kabul Etmenin Özgürlüğü" konuyu daha kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Bir danışan için ne tür çözümler bulunabilir? Buradaki fenomenolojık yaklaşımı ne oluşturur?
Fenomenolojik görüş alanı dar bir bakış açısından geniş bir farkındalığa kadar uzanır, yakın olandan uzak manzaralara kadar.
Bu, terapistin yalnızca hastaya bakmak yerine tüm aileye bakması anlamına gelir. Sadece danışana ve ailesine bakmak yerine onların ötesine, daha geniş bir fenomen alanına ve hepsini içeren daha büyük ruha bakar. Bir birey ve ailesi, daha geniş bir alanla birbirine bağlıdır ve onlara rehberlik eden ve yönlendiren daha büyük bir ortak ruhun güçlerinden etkilenir. Dahası, bir sorunun tam ve net olarak anlaşılması ve çözümlerin ortaya çıkışı ancak daha geniş bir bakış açısı bağlamında mümkün olur.
Danışanın ruhuna rehberlik etmeyi umuyorsam, onun ruhuna, aile ruhunun rehberliğinde bakmalıyım. Ancak sadece danışana ve ailesine bakarsam, neyin dolanmaya yol açmış olabileceğini anlayabilirim. Ancak bireyin ve ailenin onun dışında yatan ruhun güçleri ve boyutlarıyla bir bağlantı kurulana kadar çözüm kendini göstermeyebilir. Bu boyutlar bizim etkimizin ötesindedir. Onlara nadiren açık ve alıcı konumda kalabiliriz.
Bir aile dizimi sırasında esas olana odaklandığımızda, bu daha büyük ruh potansiyel olarak iyileştirici bir imge, iyileştirici bir cümle ve olası bir sonraki adım hakkında içgörü sağlayabilir. Terapist, kendi rolündeki her bir istikametten kaçınarak ve kendi korkuları hatta korku olgusu karşında derin bir alçakgönüllülük benimseyerek, kendisini bu daha büyük ruh tarafından dokunulmaya ulaşılmaya açık hale getirir. Sonra aniden onu bir sonraki adıma yönlendiren bir resim, bir kelime veya bir cümle belirebilir. Ama her zaman karanlığa ve bilinmeyene doğru bir adım olacaktır bu. Bunun doğru adım olup olmadığı veya gerçekten yardımcı olup olmadığı ancak sonunda netleşecektir. Fenomenolojik bir duruş benimseyerek, ruhun bu boyutlarıyla temas kurarız ve bu, yapmaktan çok yapmamakla daha kolay başarılır.
Terapistin kendi odaklanmış varlığı, danışanın fenomenolojik bir tutum benimsemesine ve sunduğu içgöçü ve gücü almasına yardımcı olur. Çoğu zaman, danışan ifşa edilenlere katlanamaz ve ona karşı durur. Terapist buna bile razı olur. Terapist, danışanın ve ailesinin kaderine kendi varlığının dolanmasına izin vermez. Bu soğuk kalpli bir tutum görünebilir. Ancak deneyimlerimiz göstermiştir ki, başka bir yoldan kazanılan içgörü, terapist için olduğu kadar danışan için de eksiktir ve kesin değildir.
By Humberto del Pozo in Santiago de Chile, September 1999
İngilizce'den Türkçe'ye tercüme TheHome Workshops ekibi tarafından yapılmıştır. Başka mecralarda paylaşmak isterseniz referans verilmesi gerekmektedir.