Aşağıdaki röportaj by Kadın dergisinin Mart 2021 sayısında yayınlanmıştır.
Sevgi; bütün yaşamı birbirine bağlayan en yüksek titreşimli enerji. İnsanın kendini keşfetme süreci de sevgi ile başlıyor. Hayat yolculuğumuzda yaşadığımız sürecin her anında var olması gereken tek şey sevgi ve şefkat. Dünyamızda bu dönüşüm sürecinde sevginin önündeki en büyük engellerden biri ise öfke. Tam da ihtiyacımız olan bu dönemde o müthiş enerjiyi, öfkeyi yaratıcılığa dönüştürmek. Pandemi sürecinde TheHome Workshops'ta üç ay boyunca “kalbin mesafesi yoktur” sloganıyla bu alanda gönüllü paylaşım ve destek buluşmaları yapan Devani Dilek Yıldız ile öfkeyi konuştuk. Dönüşümü sağlayacak ve rahatlıkla tek başınıza uygulayabileceğiniz ritüeller hazırladık.
Yıldız, Almanya'da Dr. Peter Levin'ın kurduğu Somatic Experience Enstitüsü'nde üç yıl somatik deneyimleme alanında eğitimler aldı. Svagito Liebermeister'ın dünyadaki en tecrübeli öğrencilerinden biri. Aile Dizimi, Danışmanlığın Zen Yolu, Travma, Pulsation gibi terapistlik eğitimleri düzenliyor.
Başkalarına ya da kendimize zarar vermeden öfke enerjisiyle ne yapacağımızı anlatmak, iyi bir eğitmenin, danışmanın en önemli görevlerinden biri sanırım. Kişiye, öfkenin doğal bir enerji olduğunu kavraması ve onunla rahatlayarak doğru alanlara aktarabilmesi için destek verebilmek. Bu yapıldığında öfkenin yaratıcılığa dönüşmesi MÜMKÜN.
Öfke doğal bir duygu mu?
Hayal kırıklığı, kızgınlık, intikam gibi benzer ifadelerle yaşamımızda çok önemli bir yeri olan öfke, en az acı, korku, heyecan gibi en temel ve doğal duygularımızdan birıdır. Öfke ile bazen bir başkasını, bazen kendimizi incitiriz. Diğer birçok zaman ise, ne yazık ki çoğumuz öfkeden korkarız, çünkü çoğu zaman kontrol edilemeyen ve çok güçlü bir enerjidir. Öfkeyle sevdiğimiz birinin kalbini kırdığımız, o istemediğimiz sözleri söylediğimiz ya da biricik çocuğumuza bağırdığımız için belki de defalarca pişman olmuşuzdur. Ya da çocukluğumuzda anne, babamız veya bize bakım veren yaşamımızdaki önemli kişilerden biri kendi öfkesiyle başa çıkamadığı, yeterince farkındalığı olmadığı için bize yönlendirdiği öfkesi o kadar korkutucu olmuştur ki içimizde bir terör duygusu yaratmıştır. Artık öfkenin adını bile anmak korkutucu hale gelmiştir. Ne yazıktır ki kimse bize, hepimizin sahip olduğu bu en temel duygumuzun doğal olduğunu ve onunla ne yapacağımızı anlatmıyor.
Neden öfkeleniriz?
Travmanın temellerini ilk anlamaya başladığımızda gördüğümüz şey, insanoğlu ve memeli bir canlı türü olarak, tıpkı diğer memeli hayvanlar gibi bir tehlike anında yaşamda kalabilmek için (fight or flight) savaş ya da kaç mekanizmamızın devreye girdiğidir. İşte bu kaç ya da savaşı yapabilecek enerji, öfke duygumuzla birlikte bedenimizde yükselen belki oradan ve tehlikeden koşarak uzaklaşmamızı sağlayacak çok doğal, temel ve gerekli bir enerjidir. Eğer bu tehlike anında kaçmamız ya da savaşmamız, yani kendimizi korumamız mümkün olmaz ise bu yükselen enerji doğru yere aktarılamadığı için bedenimizde kilitli kalır. Tehlike geçmiş bile olsa, yaşam enerjimizin bir kısmı artık bu kapanda kilitlidir.. Taa ki ona güvenli bir ortamda alan açıncaya, dönüşmesi için destek oluncaya dek.
ÖFKE DOĞAMIZIN BİR PARÇASIDIR
Sinir sistemimizin bizi yaşamda tutmak için var olan ve yok sayılamaz bir mekanizmasıdır. Eğer öfkemizi bastırırsak ve onunla birlikte olmayı öğrenemez, onu metabolize etmek için sağlıklı bir alan açmazsak, bastırdığımız bu enerji içeri doğru yönelir ve bedenimiz hastalanır. Çünkü hormonlarımız, beynimiz, bağışıklık sistemimiz sinir sistemimizle çok güçlü bir bağa sahip. Sinir sistemimizde bir şey olduğunda, bu bedenimizin tüm diğer mekanizmalarını etkileyecek güçtedir. Tıp dünyasının çok özel isimlerinden bir, Dr. Gabor Mate'de bunu çok çarpıcı araştırmalarla detaylı anlatmaktadır. Yapılan bu araştırmalarda özellikle kanser hastalarının ortak özellik olarak, öfkelerini nasıl bastırmaya meyilli bireyler oldukları gözlenmiştir.
Bastırmak tehlikeli. Peki nasıl zarar vermesini önleyeceğiz?
Öfkemizle sağlıklı bir bağ kurmayı öğrenemezsek yaşam enerjimiz, güven duygumuz, yaratıcılığımız hatta diğer duygularımızla da bağımız hep biraz eksik kalacaktır, çünkü hepsini besleyen temel yaşam enerjimizden de uzaklaşmışızdır.
YOK SAYMAK DAHA DA KUVVETLENDİRİR
Sürekli etrafımda, özellikle de spiritüel yazılarda şefkatli olmak, öfkeyi yok saymak, onun üzerine ışık ve sevgi koymak gibi şeylerden bahsediliyor. Bu pek de anlamlı olamaz, çünkü, şefkat, öfkenin yerine konulabilecek bir şey değildir.
Tabii ki şefkat çok önemli ancak, gerçekten kendi öfkemizle ve bizim sınırlarımıza zarar veren bir enerjiyle nasıl başa çıkacağımızı öğrenmeden gerçek bır şefkatten bahsetmek de pek mümkün değildir. Belki de içimizdeki kendi hayal kırıklıklarımıza, öfkemize şefkat getirmeden şefkatli olabilmek de.
Etkili bir şekilde bu yaşam enerjimize sahip
çıkıp dönüştürmek için sabırla alan yaratmak, gerektiğinde destek almak önemlidir. Çünkü pek çok başka duygumuzda olduğu gibi öfke, duygusal bir soğan gibi, altında utancı, yası, acıyı da taşıyor olabilir.
Bu enerjiyi yaratıcılığa nasıl çeviririz?
Aslında en öz bir yerde bedenimiz, kendini iyileştirmek ve eksik kalanı tamamlamak için neye ihtiyaç duyduğunu biliyor. Bizim yapacağımız ona, güvenli, kimsenin incinmeyeceği ortamlar yaratmak ve bu enerjinin akmasına sevgiyle izin vermek.
Küçük adımlarla bu enerjinin hareket etmesine izin verdikçe artık öfkenin kontrolünde olmanıza ya da onu reddetmenize gerek kalmayacaktır. Artık o sadece yaşam enerjiniz, yeniden canlanan parlayan yaratıcılığınız, yaşam doluluğunuzdur.
O zaman artık donuk değil, akışkan olursunuz, spontan olursunuz, çünkü çok daha fazla anda ve kendi öz enerjinizle bağlantıdasınızdır. Artık neşenizle de daha kolay bağ kurabilirsiniz.
ÖFKEYİ YARATICILIĞA DÖNÜŞTÜREN RİTÜELLER
Bu bastırılmış yaşamsal enerjinizle bağ kurabilmeniz ve onu ifade için alan açabilmeniz için basit öneriler:
Koşmak bedeninizde sıkışmış enerjiyi harekete geçirmeye ve dönüştürmeye yarar.
Çene eklemlerimiz, yüz kaslarımız öfke ile ilgili pek çok gerginliği taşımaktadır. Güvenli bir ortamda isterseniz aynaya bakarak ya da bakmadan yüzünüzü farklı şekillere sokabilir, çenenizi açıp kapayabilir, hareket ettirebilirsiniz.
Güvenli bir odada bilmediğiniz bir lisanda her gün 3-5 dakika konuşmaya izin vermek, sanki bir çocuk gibi mırıldanmak, anlamsız kelimeler söylemek bu kilitli enerjinin dolaylı olarak ifade edilmesini sağlar.
Gibberish Meditasyonu ile güvenli bir oda içinde yürüyüp kollarınızı aşağı doğru sarkıtırken sallayabilir, yüz mimikleri yapmayı buna ekleyebilirsiniz.
Güvenli bir ortamda, içinizden çıkmak isteyen bir ses, bir çığlık olduğunu hissettiğinizde odada bağırmak sorun ise bir yastığı ağzınıza tutarak, kapatarak, içinizdeki sesin çıkmasına izin verebilirsiniz.
Hareketli ve belki yüksek sesli bir müzik koyup bir çılgın gibi dans etmeye izin verebilirsiniz. Belki bir Afrikalı yerli gibi ayaklarınızı yere vurarak. İçinizdeki o enerjiye dans etmek, öfkeye. Bedeninizi yapmak istediği harekete bırakarak.
Pek çok gerginliğimiz ellerimizde, avuçlarımızda onların hareketinde de saklı olabilir. Seramik, çamur gibi bir şeyler yoğurmak, ellerimizi harekete geçirmek, böylece o enerjiyi yaratıcılığa çevirmek mümkün. Bazen bu yaratıcılık pasta hamuru yoğururken de kendini ifade edebilir.
Güvenli ve bir başkasını ya da kendinizi incitemeyeceğiniz bir ortamda aktif hareketli meditasyonlarla (Kundalini meditasyonu, Dinamik meditasyon vb) bedeni ve o bastırılmış enerjiyi hareket ettirmek.
Öfkeye yönelik duygularımızı kağıda dökmek de harika bir yol olabilir. Serbest çağrışımla tüm kırgınlıklarımızı, kızgınlıklarımızı kağıda dökebilir, kızdığımız kişiye söyleyemeyeceklerimizi kağıda yazarak ifade edebiliriz.
Resim yaparak ifade edebiliriz. Boyalarla oynayarak, şu anda içimdeki duyguyu hangi renkle, hangi tarz bir fırça hareketi ile ifade edilirim? Kendimizi renklerle ve bedenimizle, ellerimizle akışa bırakmak.
Kick Box da bir spor dalı olarak iyi bir alternatiftir, yaşam gücümüz ve bastırılmış bu enerjiyle bağ kurmak, oynamak, ifade etmek için.
Bir havluyu alıp iyice burabilir ve avuçlarımızla sıkabiliriz. Avuçlarımızı havluya bastırırken hissetmek, havluyu sıkabildiğimizi hissetmek ve bunu biraz da oyun gibi yapabilmek harikadır bedenimiz için. Belki bunu yaparken üst dudağımız biraz yukarı kalkabilir, ağzımız da hareket edebilir.